Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin
mezarları... diyor Orhan Veli bir şiirinde. İnsanın sevdikleri birer birer terk edince ölüp öte
dünyaya göçerek ya da terk-i diyar edince başka diyarlara, elinde kalan sadece
hatıralarıdır ki illa terk etmek de gerekmiyor bir şehirdeki hatıraları
korumak, hatıralara sahip çıkmak için...
Ünlü kentbilimci Lewis Mumford, "Kent, bir
topluluğun kültürünün ve erkinin yoğunlaştığı yer, zamanın bir ürünü,
birikimidir" diyor, 'Kentlerin Kültürü' adlı yapıtında. Oysa biz bu
şehirde yaşayanlar nicedir zamanın birikimini görmek bir yana, zaman içinde
giderek daha hızlı, daha hoyratça yitiriyoruz bu şehirde biriktirdiklerimizi ve
giderek daha az tanır oluyoruz bağrından çıktığımız, bir vakitler sığınağımız
olan bu şehri...
Zaman içinde artan nüfus, çoğalan, değişen
ihtiyaçlar ve modern bir kent yaratma fikriyle yaşadığımız şehirlere
müdahaleler yapılması elbette kaçınılmazdır. Ancak burada önemli olan, bütün
bunları şehirlerin de tıpkı insanlar gibi hafızaları olduğu gerçeğini göz ardı
etmeden, şehri geçmişinden koparmadan, kültürel mirasını yok etmeden, kimliğine
zarar vermeden yapmaktır.
Kültür bir birikimdir; kent kültürü de tarihin ve
doğanın kente bıraktığı, kentin ortak hafızasında korunan ögelerdir. Hızlı bir
kentleşme sürecine giren Samsun ne yazık ki şehrin ihtiyaçlarına cevap verirken
geçmişle bağları koparmama konusunda başarılı bir kent olamadı. Bir değişim,
dönüşüm safsatası içinde koca bir şantiyeye dönen şehirde ne rengiyle,
kokusuyla bizi çocukluğumuzda aneannelerimizin pişirdiği reçellere götürecek
incir ağaçları ne yazın denizden esen meltemle evlerimizin içinde hissettiğimiz
manolyalar var artık ne de o ağaçların sıralandığı sokaklarda Prof.Dr.Sami
Gülgöz'ün deyişiyle sokak hayvanlarını besleyen esnafımız... Her yerden
üzerimize karabasan gibi çöken, siluetiyle denizimize bile gölge düşüren,
estetikten uzak, çirkin betonlar yükseliyor; her yere tek bir çimen bile
bırakmamacasına kara kara asfaltlar döşeniyor uzunca bir zamandır... Şehirde
yaşayanların hafızasına işlenen tek bir yapı kalmadı neredeyse! Hiçbirimiz
çocuklarımıza ya da kente gelen misafirlerimize şehri, "Şurası eskiden
şöyleydi, burası eskiden böyleydi" diye 'geçmiş zaman' kullanmadan anlatıp
tanıtamıyoruz; tıpkı annelerimizin, babalarımızın da bize anlatamadığı, ancak
eldeki birkaç siyah-beyaz fotoğraftan gösterebildiği gibi... Çünkü şehir,
hiçbir şeyini bir sonraki nesle aktaramadan değişip dönüşüyor, hem de hızla...
Oysa kent yaşamı; o kültürel kimlik, kültürel miras
için devamlılık ister. Yaşayanlarının ortak hafızasında yer etmek, insanının
kendine ait olduğunu hissettirmek güdüsüyle geçmişinden koparılıp
uzaklaştırılmamak arzusunu taşır. Tıpkı biz yaşayanları gibi...
Bizim de isteğimiz, arzumuz o değil mi?
Ortak hafızamızda kentimize ait ögeler bulunsun,
kentimiz geçmişimizle bugünümüz arasında bir duygusal köprü olsun, bizi ne
birbirimizden ne de kendisinden uzaklaştırsın...
xxx
Samsun bir bir hatıralarımızı yok ediyor. Ortak
hafızamızda yer eden, bizi birbirimize tutkallayan sembollerin neredeyse
hiçbiri yok artık! Hatırlayamadıklarımız daha çoksa da hatırladıklarımızdan
girişinde o dizili bayrakları, aslanlı kuğulu havuzu, Yosun'u, Kısmet'i,
Hacivat'ı-Karagöz'ü, gazozuyla fuarımız, sandallarımız, yazlık sinemalarımız,
kışlık sinemalarımız, konaklarımız, nikah dairemiz, doğumevimiz, Tekel'imiz,
hastanemiz, kitapçılarımız, kırtasiyelerimiz, bakkallarımız, köftecilerimiz,
Arnavut kaldırımlarımız, Matasyon'umuz, kamplarımız, plajlarımız...ve daha nice
hatıralarımız... hiç biri yok artık. Üzücü olansa tarihin izlerini taşıyan tüm
bu yapılar bir bir yıkılıp yok olurken ya da gereklilikten yenilenirken yok
olan sadece fiziki yapıları olmadı. Bizi bu kentle birleştiren, bu kente ait
hissettiren ortak değerlerimiz, hatıralarımız da yok oldu; hem kente hem de
birbirimize yabancılaştık...
Bu yılın başında bu şehrin senbollerinden Konak
Sineması kapandı. Birkaç gün önce de benim de mezun olduğum Samsun'un en eski
okullarından Mithatpaşa Lisesi, İmam Hatip Ortaokuluna dönüştürüldü. Derdim
okulun eğitim şeklinin aldığı yeni şekil değil. İhtiyaç var mıydı, yok muydu,
imam hatip ortaokulu lisenin taşınacağı yerde açılamaz mıydı, bunlar ayrı
konular. Bir Fransız düşünürüne göre kültür, her şey unutulduğu zaman belleklerde
ne kalıyorsa, ona verilen isimmiş. İşte benim mezunu olduğum 'Mithatpaşa' ile
ilgili derdim tam da bu! Zihinlerimizdeki algısı, hafızalarımızdaki hatırası!
Hatıralarımız bir bir yok oluyor...
xxx
"Türkiye’deki hiçbir kentimiz artık eskisi
gibi değil. Kendi kültürümüzle ilgili konulara özenmiyoruz ve hayatımızı garip
bir yere sürüklüyoruz.” diyor Prof. Dr. Sami Gülgöz, Koç Üniversitesi'nin
yayını Kule dergisine verdiği bir röportajda. Bu kent de eskisi gibi değil ve hayatımızı
garip bir yere sürüklüyor...
/İlknur YAMAK
31 Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder