13 Şubat 2016 Cumartesi

Türkiye'nin Tek Altayist Dil Bilimcisi Samsunlu; Mehmet Levent Kay

Adı Mehmet Levent KAYA. Elazığ’da görevde oldukları sırada hemşire bir anne ve sağlık memuru bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Tayinlerini Samsun’a yaptırınca da sırasıyla ilkokulu Salıpazarı’nın Bereket, Yakakent’in Karaaba ve Kavak’ın Çakallı ilkokullarında okudu. Ortaokula önce Samsun’da 23 Nisan İlköğretim Okulu’nda başladı, yatılı okul sınavını kazandığı belli olunca da 50. Yıl Lisesi’nde tamamladı.

Anne ve babasının isteğiyle girdiği askeri okul sınavını kazanınca da Heybeliada’daki Deniz Lisesi’ne gitti. 1992 yılında liseden, 1996 yılında da Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu.  O zamanlar aklında müzik ve resimle ilgilenmek vardı. Bu yüzden bir seçim yapmak istiyordu. İyi bir eğitim almıştı; ama bildiği her şey teorik ve ideale göreydi. Salt profesyonel meslek seçimi yapma tavrıyla Deniz Kuvvetleri’nden ayrılmaya karar verdi. Sonradan Türkiye’de profesyonel meslek seçimi diye bir şey olmadığını öğrendiğinde de yaşadığı üzüntü büyük oldu.

Bir süre İstanbul’da müzik piyasasında çalıştı. Sonra yine salt para kazanma amacıyla uzak yol Gemi 2. Zabiti olarak çalıştı. Türkiye’de üç okyanusu da seyretmiş çok az denizci vardır. Üçünde de uzun süreli seyirler yapıp bir sürü ülke gördü. Gemiden döndüğünde ilk yaptığı, eski bir arkadaşıyla birlikte İstanbul, Kadıköy’de bir müzik prova stüdyosu açmak oldu.

Çok uzun yıllar sonra Samsun’a döndüğünde Mavi Akım projesine denk gelmişti ve proje süresince resmi çevirmenlik işini yürüttü. Bundan sonra çok uzun süre, müşterilerinin çoğu öğretim üyeleri ve gazeteciler olmak üzere çeviriler yaptı. 1996 Camel Trophy yarışı Gobi Çölünde yapıldığından beri Moğolistan’ı görmeyi çok istiyordu. Sonunda 2004 yazında Devlet Üniversitesine internet üzerinden yaptığı başvuru kabul edildi ve 1 Eylül günü hazırlık sınıfında Moğolca öğrenmeye başladı.

Zaten dersler Moğolca olduğu için çok iyi bildiği güncel Moğolca ile birlikte, hocasını da çalışma alanı olan Klasik Moğolca çalıştı. 2006 yılında hocasının gözetiminde bir tez hazırladı ve her ikisinin de  ortak adıyla bir kitap çıkardı. Tam bu sırada Kabalcı Yayınevi “Moğolların Gizli Tarihçesi”nin Moğolca aslından çevirisini istedi ve 2007 yazında çeviri metnini yayınevine teslim etti. Ama kitabın yayınlanması işi, epeyi bekleyecekti. O doktora düşüncesiyle okulda dersler almayı sürdürdü. Bu süreçte bir miktar Japonca ve giriş düzeyinde Mançuca çalıştı. Ama 2008 güzünde, maddi yetersizlikler yüzünden Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı.

Dönünce ilk olarak uzun süredir tasarladığı “Bilge” adlı senaryoyu yazdı. Ardından hemen planlamasını yapıp, ancak kışın Beşbalık ve çevresini gördükten sonra “Çölde Dor” adlı romanını yazdı. Bu arada Barış İpek’in isteğiyle “Nakliyeci” adlı senaryo da hazır oldu. Yaklaşık bu dönemde “Gizli Tarihçe” piyasaya çıktı. Ama yayın ekibi ona siparişi veren ekip olmadığı için iş ilk tekliften çok uzaklaşmış ve çeviri bir popüler okuma kitabı olarak çıkarılmıştı.

Bir yıl sonra bir vakıf epeyi hacimli dört kitabı Moğolcaya çevirmesini istedi. Oradan aldığı önemli miktarda parayla önce Kırgızistan’a gidip bir dönem Kırgızca, bir sonraki eğitim yılında da Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde bir dönem Sibe-Mançuca dersleri aldı.

Bu sürede Çölde Dor’u okuyup çok beğenen sinemacı bir arkadaşının önerisiyle Çölde Dor’un senaryosunu Kurban Bayramı için verilen bir haftalık tatilde yazıp tamamladı. Dersleri iyi gidiyordu ama Çin Halk Cumhuriyeti memurları oradaki varlığından oldukça rahatsızdı. Geri dönmek zorunda kaldı. Döndükten kısa bir süre sonra ilk romanı ikinci baskısını yaptı. Bu arada o ikinci romanını yazmaya başlamıştı.

2015 yılının başından beri TRT’ye sunduğu bir belgesel dosyası ile uğraştı. Belgeselin ancak 3 bölümü yayınlandı.  Asya bütçesi TRT’ye kabarık gelmiş, araya giren çifte seçim ve sonradan TRT’nin gideceğini açıkladığı yapısal değişimle o belgesel 3 bölüm olarak kaldı.

Ekip arkadaşları sonrasında Asya’da tasarladıkları ilk dosya üzerine yoğunlaşmak istedi. Bu sürede bütün işler gibi yeni romanı da gecikmelerden payını aldı. Şu anda yayınevinde basılmayı bekleyen “Ölüöne” adlı bu kitabının mart ayında çıkmasını bekliyoruz.

Ayrıca Bilge Kağan, Köl Tiğin ve Bilge Tonyukuk anıtlarının metinleriyle ilgili ayrıntılı bir anlamlandırma çalışması büyük ölçüde tamamlandı.

Dil bilimci olarak günümüz Türk, Moğol ve Mançu dilleri ile birlikte Klasik Türkçe, Klasik Moğolca ve Klasik Mançuca çalışmış biri olarak Türkiye’nin tek Altayist dilci/ Dil Bilimcisidir.  Mali beklentileri gerçekleşirse, önümüzdeki yıl Mançu dili alanında bir doktora çalışması yapmayı umuyor.
VAR MI İÇİNİZDE BU DEĞERE DEĞER VERİP, SPONSOR OLACAK?

Güzel insanları, değerleri yalnız bırakmayın. Güzel günlere uyanın. Sağlıcakla kalın efendim.

/Uğur DEDE
13.02.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder