Kökenleri Balkanlar'dan gelenler için klişedir:
"Biz Konya – Karaman kökenliyiz!" diye başlar, sonra da "Anadolu
Beylikleri içinde Türklük bilinci en yüksek olan beylik olan Karamanoğulları
Beyliği'nin ahalisi, Osmanlılar tarafından Balkanlar'ı Türkleştirmek için
özellikle bu bölgeye yerleştirildi." diye devam ederler.
Tarihi incelerken yapılan en büyük yanlışlık,
olayları yaşandığı dönemin koşullarına bakmadan bugünkü koşulların çerçevesinde
analiz etmektir. Ne yazık ki kelli felli tarihçiler bile, bazen ucuz yolu
seçiyor ve kendi ideolojik görüşlerini servis ederek tarihi anlatıyor. Oysa
Balkanlar'ın 13. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın sonları arasındaki
fethedilme veya pek sevdiğimiz bir tabir ile " şenlendirilme" dönemi
koşullarını bugünkü siyasi klişelerle açıklamaya kalkmak, tiribünlere
oynayanlara mahsus bir kandırmacadır.
Rumeli'den gelen herkesin kendisini "Türk milliyetçisi
Karamanlıların asri temsilcisi" sanmaları, bu ideolojik tarihçiliğin bir
neticesidir. Şimdi ideolojik tarih yazma yanlışlığına kendimiz de düşmemeye
çalışarak, Karamanoğulları Beyliği hakkında az bilinen gerçekleri
okuyucularımızla paylaşalım, belki faydalı olur:
BİR: Karamanoğulları, bir
hanedan adıdır. Bir millet ya da topluluk ismi değildir. Bu hanedan ailesi,
Oğuzlar'ın Avşar boyundan beslenir. İsmini, 13. yüzyılda Toroslar'a gelen ve
burada beyliğini ilan eden Kerimeddin Karaman Beyden alır. Karaman Beyin babası
Hoca Saadettin oğlu Nur-i Sufi'dir. Bu aile, Moğol istilası döneminde bugünkü
İran'ın kuzeyinden Sivas civarına konmuş ve daha sonra Toroslar'ı mesken
tutmuştur. Moğollar'ın Anadolu Selçuklu devletini yıkması sürecinde Karaman
Bey, eski devletin başkenti olan Konya
ve civarını ele geçirmiş ve ardından Selçuklu devletinin doğal mirasçısı
iddiasıyla siyaset gütmüştür.
İKİ: Karamanoğulları
Beyliği'nin bayrağı Süleyman Mührü olarak bilinen ve bugünkü İsrail bayrağında
da yer alan altı köşeli yıldız figürüdür. Ön Türkler'in de benzer bir figür
kullandığını, - Kendisi de Karaman kökenli olduğu varsayılan – Barbaros
Hayrettin'in gemilerinde bu figürü kullandığını, daha sonraki dönemde Osmanlı
Sultan kıyafetlerinde ve Valide Sultan Camii girişinde bu figürün olduğunu
hatırlatıp buradan tuhaf yorumlar icat edeceklerin önünü şimdiden kesmiş
olalım.
ÜÇ: Osmanoğulları Beyliği
güçlenip itibar kazandıkça Karamanoğulları ile rakip hale gelmiştir. Her iki
beylik defalarca savaşmışlardır. Bu kavganın arka planında, Osmanoğulları'nın
Kayı Boyundan ve Karamanoğulları'nın ise Avşar Boyundan olmasının etkisi yok
sayılamaz. Bizans sarayı ile yapılan evlilikler ile İmparatorluk vizyonu
yakalamaya başlayan Osmanlılar, bir yandan da Hıristiyan komşularının içinde
erimemek adına gün geçtikçe Sünni İslam inancının bayraktarlığını yapmaya
yöneldiler. En büyük rakipleri olan Karamanlılar ise Orta Asya'daki bozkır
dinlerinden kalan geleneksel etkileri dışlamayan bir İslamiyet anlayışına
(Bahailik) liderlik etmekteydiler.
DÖRT: Osmanlılar, Ondördüncü
yüzyılın sonlarında Karaman Beyliğinin otoritesini neredeyse bitirme noktasına
gelmişlerdi. 1402 Ankara Savaşı sırasında Osmanlı devletine ölümcül bir darbe
indiren Timur, Bursa sarayını yakmış ve Osmanlı kamu otoritesini Anadolu'da
yıkıp geri dönmüştü. Osmanlılar tarafından hapsedilmiş olan Karamanoğulları'na
mensup hanedan üyeleri, Timur'la birlikte yeniden özgürlüğüne kavuştular. Daha
sonra da Karamanoğulları Beyliği yeniden ortaya çıktı. Fetret devrinden sonra
toparlanan Osmanlılar, zaman içinde Karaman Beyliğini yeniden zayıflattılar.
BEŞ: Özellikle Cem Sultan
vakkası sırasında Osmanlı hanedanı içindeki liderlik kavgalarına taraf olan
Karamanlılar, onları hep rakip gören Osmanlılar'ın sabrını tükettiler. 15.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren Karamanoğulları beyliğine bağlı birçok
göçer aşiret, birbirinden uzak uç bölgelere ve daha çok da Hıristiyan unsurların
içine sürgün edildiler. Gönderildikleri yöreler arasında Doğu Karadeniz, Mora
Yarımadası, Kuzey Bulgaristan, Tuna boyları öne çıkmaktadır.
ALTI: Osmanlı'nın Rumeli'ye
iskan politikası, 1350 – 1425 döneminde daha ziyade gönüllülük esasına
dayalıydı. Önce kolonizatör dervişler gönderiliyor, dergahlar kuruluyor, daha
sonra akıncılar ile bölgedeki diğer yerel otoritelerin etkisi kırılıyor, daha
sonra da fetih geliyordu. Fethedilen yörelerdeki dergahların yakınlarına
Anadolu'dan göçer aşiretler iskan ediliyor ve bölgenin fethi kalıcı hale
getiriliyordu. 1425'ten sonra özellikle Anadolu'da yükselen Şii etkisi ve
içlerinde Karamanlıların da olduğu beyliklerin tekrar tehdit oluşturmaması için
zoraki iskanlar dönemi başladı. İzlenen bilinçli iskan politikaları sonuç
vermiş ve Karaman Beyliğinin tüm izleri, onaltıncı yüzyılda ortadan kalkmıştır.
YEDİ: Karamanlıların Türkmen
yörükleri oldukları, Türkçe konuştukları ve Avşar Türk ekolünden geldiklerine
şüphe yoktur, ama onların Anadolu'dan sürülmelerini bunlarla açıklamaya kalkmak
çok doğru değildir. Asıl sebep, Osmanlı Beyliği ile Karaman Beyliği arasındaki
hanedan kavgalarının ve Anadolu'da artan Şii tehlikesinin bertaraf edilmesi
çabasıdır. Balkan Türkleri arasında Karamanoğulları tebasından olanlar vardır, ancak
bunların ekseri alevi – bektaşi inancına sahip olanları ile geç dönemde
fethedilen yörelere iskan edilenler Karamanoğullarındandır. Erken dönemde
fethedilen bugünkü Kuzey Yunanistan ve Rodop bölgesindekiler arasında
Karamanoğulları kökenliler azdır. Hele bir yandan "ben Karaman
kökenliyim" deyip öte yandan "Osmanlı akıncılarının torunuyum"
demek, bugün kulağa hoş gelse de tarihi gerçeklerle biraz çelişmektedir.
BÜNYAMİN ABİ ÇOK MUTLU...
Mübadele Derneği'nin ikinci başkanı Bünyamin Özural
torununu sünnet ettirdi. Küçük delikanlı, Erberk TULUMCU'yu ve ailesini
kutluyor, uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
BAKAN SUAT KILIÇ, BİR KAZANÇ...
"İçimizden birisinin bakan olmasına
sevindim." diye lafa gireceğim ama bizim kızancıkların fanatikleri hemen
"Suat Kılıç bizden değil ki!" demesinler. Zira yanlış bilmiyorsak,
Suat Beyin ailesinde Rumelilik olmasa bile milletvekilliği döneminde Samsun
Mübadele Derneği'nin hep yanında olduğu bir gerçek. Alaçam Mübadele Müzesi'ne
olan katkısı, derneğimizin etkinliklerine katılması ve mübadeleyi anlatan Çalı
Harmanı romanının TV dizisi olması için TRT ile yürüttüğü temasların şahidiyiz
çünkü.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, aslında kabinenin en
rahat koltuklarından birisi olarak bilinirdi. Lakin sporda şike soruşturmaları
nedeniyle ateşten bir gömlek giydi Suat KILIÇ. Hukukçu yönüyle doğru bir
tercih; ayrıca kabinenin en genç ismine de bu bakanlık yakışıyor. Süper Lig'e
yeniden ısınmaya çalışan Samsunspor'a ve önüne yeni stat projesi koyan Samsun'a
da hükümetin bir jesti olarak kabul etmek lazım bu tercihi.
Bu zor görevi başaracak ve Samsun'a da gözle
görülür büyük bir tesis getirecek bir Suat KILIÇ'ın siyasi kariyerinin gelecek
yıllarda daha da yükseleceğini görür gibiyim. Genç yaşta "ustalık dönemi
kabinesi" üyesi olan milletvekilimizin olgunluk yıllarında iddialı bir
siyaset adamı vizyonu yakalaması kimseyi şaşırtmayacak.Eh, bir gazeteci olarak
meslektaş da sayıldığımıza göre onun başarılarından sevinç duyma hakkımızı
kendimizde görüyoruz ve yeni görevinde başarılar diliyoruz.
10.07.2011
/Mümin
BOZKURT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder