Atakum’u himaye etme pozisyonu: Bilinçaltı Kodlarda
‘Sağlam’lık ve Olayları Birbirine Bağlama Yeteneği. İnsanlar kendilerine
yöneltilen eleştirilere karşılık savunma stratejileri geliştirir ve uygulamaya
koyarlar ki, bu gayet normaldir. Öyle ya, her eleştiri cevapsız mı kalacak? Ancak
köşesine ‘kaptan’ sıfatını uygun görüp, ‘duayen’ edasıyla yazma gayreti içerisine
girenler, gerek eleştirirken, gerekse eleştirileri savuşturmaya çalışırken çok
dikkatli olmalılar, kanaatindeyim (!)
Neden mi yazdık bunları? Son dönemde hem basının
hem de kamuoyunun malumu olduğu üzere, Büyükşehir’in savunuculuğuna soyunan
yayın organı ‘neyi nasıl savunacağını ve neye nasıl saldıracağını’ şaşırdı! Son
olarak, gazetenin ‘duayen’i öyle bir cümle kurdu ki; nasıl yorumlayacağımızı
şaşırdık! Cümle aynen şöyle:
“… Seçim döneminde Büyükşehir Belediyesi ve
özellikle Yusuf Ziya Yılmaz ile gösterdikleri uyum çerçevesinde bölgesindeki
yatırımlar için hep işleri kolaylaştıran taraf oldu…”
Metin Burma’dan bahsediyor burada. Yazar, Burma’yı
tanıdığını ve gelecek yatırımların önüne engel olma düşüncesinde olmadığını
söylemeye çalıştığı bölümde kaleme alıyor yukarıdaki cümleyi. Herhangi bir
yazıdan cımbızla bir bölümü alarak yargıya varmak doğru değildir, biliriz.
Ancak bu bölüm yazının tümünden bağımsız olduğu ve başlı başına bir yargı
taşıdığı için özel olarak ele alınabilir.
Bir ara bilgi geçelim: Bahse konu köşe yazarının
Büyükşehir Belediyesi ve özellikle Yusuf Ziya Yılmaz’a yakınlığını bilmeyen
yoktur. Malum epeyce destek de almışlardır kendilerinden. Öyle az buz bir
destekten bahsetmiyoruz tabii.. Hele ki manevi destek tarafı bizi hiç
bağlamıyor. Buradan hareketle ve genel olarak, söz konusu yazarın düşüncelerini
sadece kendi fikirleri olarak değerlendir(e)miyor, ‘Basın milletin müşterek
sesidir’ genel şiarının, ‘Büyükşehir’in Payı’ olarak yorumlamak durumunda
kalıyoruz kendilerini ve seslenişlerini.
Hal böyleyken ilgili köşe yazarının ‘bak ben
vatandaşın yanındayım’ sosuna bulanmış, ‘falanca kişilerin kazancı çok zoruma
gidiyor’ cümleleri ne kadar ‘sağlam’ zemine oturmaktadır, bilen söylesin. Sanki
bütün imkanlarını sadece ve sadece kendilerine sunan zihniyetin, adaletli
davrandığı iddia edilebilirmiş gibi.. Sanki belirli bir kesime angaje olanların
‘vatandaşın sesi’ olabilme hakkı varmış gibi.. Sanki sair ilişkilerle gönüllü
boyunduruk altına yatanların ‘özgür basın’ sloganı atmalarının bir kıymet-i
harbiyesi olabilirmiş gibi.. Ve sanki bu devasa paradoksu kimse fark
etmeyecekmiş gibi, hareket etmek de neyin nesi?
Tüm bunlar apaçık ortada iken, bilumum ‘kamu zevatı’na
sıcak yapma gayreti de güdük kalmıyor mu fazlasıyla? Her neyse.. Dönelim asıl
mevzuya.. Ne demişti köşesinde yazar: ‘Seçim döneminde Büyükşehir Belediyesi ve
özellikle Yusuf Ziya Yılmaz ile gösterdikleri uyum çerçevesinde bölgesindeki
yatırımlar için hep işleri kolaylaştıran taraf oldu.’
İlk bakışta fark edilemeyebilecek bir ayrıntı belki
de. Ama Hazret, ‘seçim dönemi’ diyor, farkında iseniz.. Seçim döneminde uyum
içerisinde olanlardan biri A partisinin adayı, diğeri B partisinin. Her ne
kadar A partisinden aday olan büyük kardeşle, yine A partisinden aday olan
küçük kardeşin ‘kangrene dönmüş’ problemleri vardı ise de, bu durum A
partisinin büyük adayıyla, B partisinin küçük adayı arasında uyum sağlamalı mı?
Bu durum, ‘siyaset ahlakı’na sığar mı? Sığarsa nasıl sığar, açıklayınız..
Sizin bu iddialarınıza o dönemin A partisinin büyük
adayı, şimdinin Başkanı ne demektedir? Bu düşünceyi desteklemekte ve ‘Evet,
öyle oldu’ mu demektedir, yoksa -özellikle bu yazı yayınlandıktan sonra- yazıyı
redakte etmeyen görevlilerine fırça mı atacaktır? Ez cümle, bu yazı bir ‘Adem
Bektaş’ı nasıl yedik ama’ yazısı mıdır?
Ötesinde, B partisinde durum ne alemdedir? Oranın
da bu tür ‘siyasi ahlaka mugayir uyum’lara tepkisi olacak mıdır? Yoksa ‘bu
şarkı eski bir şarkı, olan oldu’ mu demektedir?
***
Bu camiada ‘ötüşken kuş’lar hiç bitmez.. Bu vesile ile basın camiasında son dönem
‘ötüşken kuş’ vazifesini yüklenenlere
selam olsun..
19 Aralık 2011
/Sırrı AÇIKGÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder