Termik santraller artık Samsun için bitmeyen senfoniye dönüştü. Bu iş daha çok konuşulacak gibi gözüküyor. 2000 yılı başlarında “Mobil Santrallerle” Samsun gündemine giren termik santral dayatması, siyasetçilerden ve kent yönetiminden destekli olarak sıcaklığını koruyor.
İşin garip tarafı, Mobil santrallerle başlayan toplumdan gizli ve saklı sürdürülen ilişkiler devam ediyor. Bu da, Samsun gibi işsiz sayısı Türkiye ortalamasının üzerinde ki bir kent için kafaları karıştırıyor.
Hem işsizlikten kıvranan bir kent olacaksınız, hem de yapılacak yatırıma karşı çıkacaksınız. Olacak iş değil. Bu işte bir yanlışlık olmalı. Ya karşı çıkan sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve on yıldır yılmadan direnen Samsun sevdalıları bu kentin düşmanı, ya da bu santralleri yapanlara destek verenlerin bir bildiği var.
Bir kez daha açıkça söylüyorum. Sayın siyasetçilerimiz ve sayın kent yöneticilerimiz bu desteği neden verdiklerini Samsun Halkına açıklamalıdırlar.
Eğer, bunlar bizlerin bilmediği ve Samsun’a gerçekten başta istihdam olmak üzere önemli katkılar verecek yatırımlarsa, sayın siyasetçilerimiz ve başta Sayın Valimiz ile Büyükşehir Belediye Başkanımız olmak üzere, sorumluluk taşıyan tüm kent yöneticilerinin açık bir şekilde bunu Samsun Halkına anlatmaları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Aksi halde kapalı kapılar arkasında destek verenler kim olursa olsun, zan altında kalmaya mahkûmdur.
Çünkü bu santrallere karşı çıkanların sahip olduğu bilgiler, bu santrallerin Samsun’a yarar değil, çok ciddi zararlar vereceği yönündedir.
İşte size bu savı inandırıcı kılan birkaç gerekçe. Gelin, birlikte değerlendirelim.
• Samsun’da yapılacak santral sayısı altıdır. Bu santrallerin hiç birisi, Samsun için, daha doğru bir deyimle Samsun’un sanayi bölgelerine enerji sağlamak için planlanmamıştır.
• Bu santrallerin ürettiği elektrik ulusal enerji ağı ile tüm Türkiye’ye verilecektir. Örnek olarak gösterilen Bursa ve Eskişehir’de ki doğal gaz termik santralleri dev bir sanayiye ve birkaç organize sanayi bölgesine sahip bu kentlerin kendi elektrik ihtiyacını karşılayacak elektriği üretmek için kurulmuşlardır. Buna rağmen, Samsun’da ki bir santralin gücünün çok altında bir güce sahiptirler.
• Bu tip santraller de en fazla 50–60 kişi çalışmakta olup, Samsun’un işsizlik sorununa da çare değildir.
• Samsun’da yapılacak olan santrallerin sayısı altı olup, Tekkeköy-Terme arasında geniş bir daire etrafına dizilecek ve toplam 5000–6000 megavat civarında bir güce sahip olacaklardır. Bilim adamları, toplu halde kurulacak bu santrallerin atmosferde yaratacağı sera etkisinin, Türkiye’nin en önemli birkaç ovasından birisi olan Çarşamba Ovasını yok edeceğini belirtmektedirler.
• Samsunda kurulmakta olan ve kurulacak olan termik santraller, anlaşılmaz bir şekilde sahile yakın yerlere kurulmaktadır. Çünkü bu tesislerin soğutma işlemi için soğuk ve bol suya ihtiyacı vardır. Önleri denizdir ve sıfır maliyetli deniz suyu kullanılacaktır. İşlem sonrası tekrar denize deşarj edilecek bu atık su, deniz suyunu 3–5 derece yükseltecektir. Bunun da anlamı, denizde ki canlı yaşamının zarar görmesi demektir. Buralara onay vermek, tabi ki yatırımcının karlılığını artıracaktır. Bugün bunları bir kez daha yazmamın nedeni, geçtiğimiz hafta yerel bir kanalda yayınlanan bir tartışma programında bu konuda söylenenlere katkı da bulunmak içindir.
Aslında, o gece programa katılan Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Sayın Murat Akar’ın biraz da üstü kapalı olarak anlattığı olay, bu termik santral bilmecesinin nasıl ve nerelerden destek aldığını çok net bir şekilde göstermekte ve yazımın başlığını doğrulamaktadır.
Bilindiği gibi bu termik santrallerin yapıldığı alan, Çarşamba Ovası diye adlandırılan dünyada sayısı az olan alüvyon ovalarından birisidir. Yani çok verimli bir tarım alanıdır.
Yasalar işte tam da burada, bir kurula çok önemli sorumluluk vermiştir. Tarım alanlarına kurulacak sanayi kuruluşları için illerde Vali’nin Başkanlığında kurulmuş bulunan, “Toprak Koruma Kurulları’nın” Onayını zorunlu kılmıştır.
Bu kurulun Başkanı, kentin Vali’sidir. Tarım il Müdürü sekretaryasını üstlenmiş olup, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Üniversite, Ticaret ve Sanayi Odası, İl Çevre il Müdürü, Defterdar, Tema ve Ziraat Mühendisleri Odası kurulun diğer üyeleridir. Ayrıca DSİ de o bölgede sulama kanalları varsa, bir diğer katılımcıdır.
Dikkat ederseniz konu, bir ülke için çok önemli olan tarım alanlarının korunmasıdır ve oraya toprak ile ilgili sadece iki kuruluş temsilci verebilmiştir.
Bu kurulların işleyiş ve karar sistemi de çok özel olup, üç üyesinin olumsuz oy vermesi, o alanın tarım alanı olduğunun dolayısı ile de o sanayi kuruluşunun o alana yapılamayacağının kesinleşmesi demektir.
İşte yapısı bu olan kurul, bir vali yardımcısının başkanlığında
Terme’de kurulacak termik santral için valilikte toplanır.
Şimdi gelelim, Sayın Akar’ın biraz da özet olarak anlattığı bu kurulda olanlara. Bakalım, “Samsun Toprak Koruma Kurulu” Borasco’nun Terme’de yapacağı termik santral için nasıl çalışmış?
Kısaca özetleyeceklerim, bundan bir buçuk yıl kadar önce yapılan “Toprak Koruma Kurulu” Toplantısına katılan bir üye tarafından “Çevre Birlikteliği Yürütme Kurulu” toplantısında anlatılmıştır.
İlk iki toplantıya katılanların hemen hemen tamamı, bu alanın tarım alanı olduğu konusunda aynı düşüncededir. Sanırım ikinci toplantıda bu ortak kararın kesinleşeceği sırada toplantıya başkanlık yapan vali yardımcısı içeri çağrılır. Döndüğünde, “Bizler bu alanı görmedik, haftaya yerinde görelim ve kararı sonra verelim” Der ve Çevre İl Müdürüne bu yönde talimat verir.
Bunun üzerine toplantı biter. Salondan çıkılırken, kurulun iki üyesinin, “Haftaya buraya benim yerine başkasını gönderirler” sözü ertesi hafta doğrulanır. Sonraki toplantıya onların yerine yeni iki üye katılırken, DSİ’ de temsilcisini göndermez. Herhalde o hafta içersinde o bölgede ki sulama kanalları yok olmuştur.
Bu arada yer görülmüş ve üyeler aydınlatılmıştır! Oylama sonucunda tarım işini bilen Tema ve Ziraat Mühendisleri Odası temsilcisi yalnız kalır ve üç karşı oy bulunamadığı için termik santral alanının tarım alanı olmadığı kararı çıkar. Sonrasında kararı, Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi yargıya taşır.
Buyurun siz karar verin. Bu santralleri bu ovanın ortasına davet edenlerle, bu tesislere destek verenler mi haklı? Yoksa o yörelerde bir metrekare arazisi olmadığı halde, kentlilik bilinci ile direnen sivil toplum kuruluşları yöneticileri mi haklı?
Son günlerde yerel basında yer alan haberlere göre iki milletvekilimiz de Çarşambalı bazı işadamları ile enerji işine girmek üzere şirket kurmuşlar. Anlaşılan bu iş çok tatlı ve de karlı. Bu haberler doğru ise, zaten çok şey söylemeye gerek de kalmıyor.
Bu santrallere karşı çıkanların itirazının, diğer nedenlerin de dışında öncelikli olarak yer seçimlerinin yanlışlığına olduğunun altını çizmek isterim. Çağdaş ülkelerde bir sanayi kuruluşu yapılırken, önceliklerin nasıl sıralandığını hatırlatarak yazımı sonlandırayım.
1. Ülkenin çıkarları ve ihtiyacı,
2. Yöre halkının çıkarı ve zarar görmemesi esası,
3. Yapımcı firmanın kazancı.
Son söz; Bu ülkenin ve çocuklarımızın rızkını sağlayacak bu ovalara kıyılırken bırakın destek olmayı, seyirci kalmak dahi vicdanları sızlatmıyor mu?
İyi haftalar.
/Sadi SUBAŞI
04 Temmuz 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder