Kent yerleşimlerinde bazı yapılar, bazı
programların ve Belediye Başkanlarının öncelikleri arasında yer alır ve yapılıp
bitirilmesi heyecanla beklenir. Oysaki bu yapılar, yapıldıktan sonra hiç de
umulduğu gibi kullanışlı ve ihtiyaçlara cevap veren bir kimlikte
olamamaktadırlar. Hatta bulundukları bölgede beliren bir dermansız ur
gibi, düşünüldüğü gibi işe yaramayan,
çevreyle uyum sağlayamayan kendisine yapılan masrafa da değmeyen bu yapılar, lüzumsuz
bir yatırım özelliğiyle durdukça durmaktadırlar. Belki de hiç yapılmayıp da
inşaları söz konusu olmasa bile, boş duran arsaları dahi daha rantabl, daha
gani bir verimliliğe tabi bile olabilirlerdi.
Hatırlatacağım ilk yapının zemin katında; çoğunluklu olarak kuyumcu
dükkânları, farklı amaçlarla ticaret yapan bir iki tane değişik dükkân
bulunmakta ama diğer cepheleri ise manasız kapalı duvar, aydınlatma amaçlı
penceresi dahi yok. Koskoca bir yapı adasının tamamını işgal ettiği için
yürüdüğünüz herhangi bir yoldan diğer yola kestirme geçmek isterseniz yapının
herhangi bir kapısından girerek diğer bir sokak veya caddeye ulaşabiliyorsunuz.
Hatta yağmur yağışlı günlerde kuruluk bir saçak altı aramak yerine binanın
içine dalarak, ıslanmaktan da kurtulabilirsiniz. Yani arzu edene, yapının
koruyuculuk amaçlı böylede bir faydası olabiliyor.
Kale
Mahallesindeki Kuyumcular arastasındaki İş Merkezi olarak adlandırılan o koca
hantal yapıyı anlatmaya çalışıyorum. Hani üst katlarındaki YEDAŞ yani Elektrik
İdaresinin de bulunduğu, o güneşi kesen etrafındaki bilumum yapıları eteğine
toplamış olan etrafındaki daracık yollarının üzerine bir karabasan gibi çökmüş
olan bu yapının sevimsizliğini tasvir ediyorum.
Üstelik bu yapı türlü gürültüler kopararak, zamanın belediye idaresi
tarafından ve de Ulusal bir proje yarışması sonrasında birkaç müteahhit de
harcayarak inşa olunmuş sevimsizlik sembolü. Kendi alamet büyüklüğü ve etrafına
verdiği sıkıntı yetmezmiş gibi Garanti Bankasına bakan cephesinde, Bankalar
Caddesine doğru kocaman yüksek bir kolon uzamış ve asli bir görevi de yok.
Asansör kulesi desem değil, işe yarayan bir kolon desem hiç değil, bir de
üstelik eski PTT binası ile arasındaki yolu da sıkıştırması işin cabası yani.
Topal ve yaşlı bir insanın koltuk değneğine dayanması misali.
Binanın
üst katları şimdilik YEDAŞ tarafından kullanılıyor ama kendisine Atakum da
kiralık bina temin ettiği söylenen bu idareden sonra, üst katların büro olarak
kullanılması ve müşteri bulması da hayli zor görünüyor. Çünkü Samsun gibi
Kentlerde hem zemin katlardaki ticari yaşam seviliyor ayrıca pasaj türü
yapılaşmalara ise hiç kimse itibar etmiyor.
Son olarak
göze batan bir diğer olumsuzluk ise binanın kullanımı ve fonksiyonlarıyla
alakalı. Nikâh Salonu ve evlendirme
Memurluğu da binanın içinde bulunuyor. Hafta sonlarında nikâh ve evlilik
yoğunluğundan dolayı trafik sıkıntısı yaşanırken, bir de ilave otopark
sancıları yaşıyor bina. Çünkü hepi topu koca binaya 30 araçlık bir otopark
yapılmış. Zaten çalışan bir otopark demek çok zor, araçlar tıkış tıkış. Değil
binanın ihtiyacının karşılanması çevrenin sıkışıklığına bir de bu binanın iş
potansiyelinin verdiği araç yoğunluğu da ekleniyor. Keşke o günlerde böyle bir
iş merkezi düşünüleceğine o günkü bina tüm sempatik haliyle bugünlere kadar
yaşasaydı. Ayrıca şaka bir yana bugün belediye destekli İŞ MERKEZLİ OTOPARK
furyasına bir potansiyel yerimiz daha kalmış olurdu(!)
İkinci
sancılı Kent Binamız ise Site Camii ve altındaki halk pazarı görüntüsü(!)
Üstlerde anlattığım birinci binanın yıkımı sonrasında boşta kalan kuyumcu
esnafını yerleştirmeyi düşünerek planlanmış, cami altındaki bir pasaj. Maalesef
düşünüldüğü gibi gerçekleşmeyen ve zorlamayla bir esnafı yeni bir yere kanalize
etmenin mümkün olmadığını gösteren canlı bir örnek. Kuyumculardan ziyade halk
benimsemedi, oraya itibar etmedi. Ama Diyanet Matbuatını ve Dini yayınları
satanlar Caminin altını mekân tuttu. Yanında yöresinde ufak tefek çeşitli
ürünler satan esnaf Cami altını kullansalar dahi tümüyle arabesk bir kullanım hâkim.
İnsanlar alışverişe veya ibadet ve cenaze için Camiye gelseler bile araçla
gelmek mümkün değil, araçlarını bırakacakları bir otopark yine yok. Camiye
çıkış rampası belki de bu amaç düşünülerek yapılmış ama kesinlikle işlevsel
değil. Zamanında caminin yapılması gündeme geldiği günlerde, şehir
cenazelerinin bile buradan uğurlanacakları hayal edilmişti ama mal meydanda.
Yani Ulusal Proje yarışması ile kente ve kentliye
kazandırılmış her iki yapıdan ne kentliler memnun, ne de çarşı esnafı. Her iki
yapı da kullanılmaktan ziyade etrafını kütlesel hacimleriyle olabildiğince
etraflarını sıkmaya ve sıkıştırmaya devam ediyorlar. Bakalım Samsunlular, her
iki yapıyı kütlesel özellikleriyle, kaç yıl daha bir yenilenmeye tabi
olmaksızın kullanmaya sabrederek, direnecek.
İyi haftalar
08.04.2011
/Sacit ACAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder