Eğer ki gol atma becerin eksikse, gücün de
zayıf, yok denecek kadar ise, puan heybene kırıntılar doldurmak isteğindeysen
eğer birinci kural savunmanı güçlü tutacaksın… Tutamayıp, mahalle maçında bile
görülmeyecek gol yersen telafi edemeyip, boynun bükük sahadan ayrılmak zorunda
kalırsın…
Fatih kalitesindeki biri nasıl olurda adam
markajını bu kadar acemice yapar? Ya ikinci gol… Üç savunma oyuncusu önünden
geçen topa seyirci kaldı… Kaleci Furkan’da hatıra fotoğrafı çekilmek istedi,
Bekamenga’ya plase vuruş yapmak kaldı… Sonraki golleri yazmaya gerek yok! Orta
saha çöktü, defans kevgire döndü, ev sahibi ekip elini kolunu sallaya sallaya
adeta güle oynaya pozisyon üstüne pozisyon buldu… Akıllara ziyan bir durum…
Sahanın en çalışkan ismi Mehmet Çakır’dı… Allah’ı
var çok koştu ama boş koştu… İdmanlarda düz koşu yapan sakat oyuncu gibi… Büyük
gol umudumuz(!) Alperen’de gününde değildi; olsaydı (hiç olmadı ki) bu skor
ortaya çıkmazdı(!). Benimkisi de iş…
Her hatlarıyla pişmemiş kadayıf gibi tel
tel dökülen bir takımda eleştirecek bula bula bu isimleri buldum… Geçen sezon
olduğu gibi bu sezon da deplasmanlar Samsunspor için turistik seyahatlere
dönüştü… Gidiliyor, kaybedilip, geri dönülüyor…
Çarşambadan, pazara iki maçta 9 gol yedik… Yıllar
var ki, ben hatırlamıyorum bu kadar farklı yenilgi almamıştık… Akıllarından çok
çenelerini çalıştıran bol ünvanlı, Ekigho ve İvanov gibi adamları kadroda
tutamayan bir yönetici grubuna sahibiz…
Çokbilmişler, üç gün boyunca gazetelere
mağdur edebiyatı yapıyor, dördüncü günden gelecek maç gününe kadar ise “ceğiz,
çağız”larla dolu umut pompalayan sözlerle taraftarlar avutuluyorlar… Seyredin
şimdi bugünden itibaren neler konuşacaklarını…
/Resul
AKÇAY
30.10.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder