1 Ocak 2014 Çarşamba

Şimdi de Amisos ve Amazon'a Geçelim


Bu noktada bir soru soralım kendimize: Amasya'nın elması, Diyarbakır'ın karpuzu, Malatya'nın kayısısı, Trabzon'un hasır bileziği, ekmeği, Giresun'un fındığı, Antep'in baklavası, fıstığı, Çorum'un leblebisi, Adana'nın kebabı, Sivas'ın kilimi, halısı, yine Hereke'nin, Bünyan'ın halısı, Rize'nin çayı, İnegöl'ün - Akçaabat'ın köftesi, Kayseri'nin Pastırması, Kahramanmaraş'ın dondurması, Anzerin Balı... vardır da Samsun'un nesi vardır?


Bu merak, Atatürk'ün Milli Mücadele'de ilk ayak bastığı Samsun'da. Defalarca yazdığımız halde, Bu merak, büyük bir gayretle devam edip gidiyor. Önce, Amisos Hazineleri ile başladılar. Terazinin bir kefesine hazineleri, diğerine Selçuklu Türklerinden ismini alam Samsun'u koydular. Ardından Amisoslar sıralandı: Amisos Salonu, Amisos Hotel, Amisos Tiyatrosu, Amisos Hazineleri, Amisos Dondurması, Amisos kartvizitleri, Amisos İmsakiyeleri, Amisos Cafe, Amisos Fenerleri, Amisos Cafeterya, Amisos Restaurant, AMisos Card, Amisos kuaför...

Ve; tarihin hiçbir döneminde hiç bir coğrafi ad olmayan özbeöz Türk mekanına Yunanca bir ad verilerek "Amisos Tepesi " denildi. Bu dönemde ve öncesinde, burada Türk asıllı Hititler, Gasga/GASGASLAR, Kimmerler de yaşamışlardır. Milletli kolonist Amisosların öne çıkarılmasının sebebini hala anlayabilmiş değiliz.

 Yine, Samsun'da, bir de Amazon salgını alıp yürümüştür.(Bu hususları Samsun basınında ve televizyonlarında defalarca dile getirmemize rağmen, durtum hızla devam etmektedir.)nedir bu Amazon(lar)?Kimlerdir?

Yunanlı tarihçi Heredot'un bahsettiğine göre, Sinop ile Trabzon arasında yaşamışlardır. Genç kızlık dönemlerine sağ alt memelerini dağlatırlar, büyümesini önlerler ve böylece iyi ok, mızrak veya kılıç kullanmalarını sağlamışlardır. Savaşçı imiş ve bilhassa, civardaki erkeklere saldırırlar, onları esir alırlar, ya tarlalarda çalıştırırlar veya onları çoğalma/üremede kullanırlarmış. Bu Amazonların erkeklerinin adları-şanları mevcut değil. Kendilerinden hiçbir emare de mevcut değil. Peki, öyleyse, Samsun'daki bu amazon hevesi nedendir? Bakınız Samsun'daki Amazon'lara: Amazon Trabzon ekmeği(Ne alakası var demeyin? Kültür tahribatının derecesini lütfen görünüz.) Amazon köyü, Amazon Festivali, Amazon Köfte, Amazon pide, Amazon bar, Amazon eğlence merkezi, Amazon Center, Amazon Balo Salonu, Amazonlar diyarı Terme, Amazon parkı, Amazon heykeli, Amazon Kadınlar.

Amazon parkı ve Amazon heykeli ile Amazon Kadınlar çok yeni. Şöyle:

Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir ihale açmış. Adı: "Batıpark rekreasyon alanı Amazon parkında yapılacak Amazon heykeli kaidesi yapımı." Yani, yine, tarihte bir coğrafi ad olarak bulunmayan bizim coğrafyamıza, yine bir yunanca isim: Amazon parkı ve bizim paramızla, bir yunanlı savaşçı kadının heykeli. Hani biz, hoşgörü ve sevgi timsali idik? Elin savaşçı kadınının bize sembol ve öncü olması mı gerekiyor? Eğer Prof. Turhan'ın 'Ayırt edeni' ile Arvasi'nin 'Milli Kültür Daireleri'nden habersiz iseniz böyle olur. Kimdir bu Amazonlar? Mesela, Çanakkale'de, Erzurum'da vs... cephane taşıyıp erkeğine destek olan, oğlunu 'Kınalı Kuzu' yapan Türk anası mı? Nene Hatun, Şerife bacı, Gülbahar hatun mu? Haşa! Bizim erkeğimizde kadınımızda mağduru korur ve mecbur kalmadıkça savaş yapmaz.

Bu hususta bir başka şehrimizden bir gazete haberi sunalım: ''Suya tutunan şehir Sinop''efsanevi kadın savaşçılar Amazonların şehri Sinop eksenindeki bu turun rotasında Türkeli... '' Samsun'daki Amazonlar bunu kıskanır mı acaba?

Peki, Samsun'daki "Amazon Kadınlar" neyin nesidir diyebilirsiniz. Söyleyelim: Samsun'da yayınlanan bir gazetede yer alan habere göre Samsun'un Alaçam İlçesi Umutlu Köyü'nde kadınlar demir dövüyor ve geçimlerini böylece sağlıyorlarmış. İşte, bu demir döven kadınlar haberci "Amazon Kadınlar" diyor. Sizce, bu ifade, Umutlu Köylü kadınlara bir iftira değil midir?

Bu noktada bir soru soralım kendimize: Amasya'nın elması, Diyarbakır'ın karpuzu, Malatya'nın kayısısı, Trabzon'un hasır bileziği, ekmeği, Giresun'un fındığı, Antep'in baklavası, fıstığı, Çorum'un leblebisi, Adana'nın kebabı, Sivas'ın kilimi, halısı, yine Hereke'nin, Bünyan'ın halısı, Rize'nin çayı, İnegöl'ün - Akçaabat'ın köftesi, Kayseri'nin Pastırması, Kahramanmaraş'ın dondurması, Anzerin Balı... vardır da Samsun'un nesi vardır?

Cevap: Amisos'u ve Amazon'u!

Giresun'a batı'dan girişteki 'Kerasus odabaş dinlenme tesisleri' ile ilçesi Tirebolu'ya yine batı'dan girişteki tabeladaki 'Tri Polis Restaurant' yazıları, onların demirbaşları!!

Şimdi de, bu hususta kulağımıza küpe olacak iki ibret verici husustan bahsedelim:

Birincisi: ''Şimdi Çinlilerin'' 'Şincang' (sinkiang), yani "yeni kazanılmış toprak" adını verdikleri Doğu Türkistan, bütün Türklüğün "ata-yurdu" olup Orta Asya'nın en verimli toprak parçasıdır. Doğu Türkistan, iki milyon metrekare genişliğinde, üzerinde, Hun, Göktürk, Karahanlı, Uygur, Timur İmparatorluklarının kurulduğu; büyük Türk kültür ve medeniyetinin yoğrulduğu ve şu an bağrında otuz milyon Müslüman Türkü barındıran mukaddes bir Türk yurdudur. Türk Âleminin medarı iftiharı olan nice Türk büyüğü, ilim ve fikir adamı burada yetişmiştir. "Divan-ı lügat-ül Türk" kitabının yazarı Kaşgarlı Mahmut, "Kutadgu Bilig'in yazarı Yusuf Has Hacip, İlk Müslüman-Türk Hakanı Abdülkerim Satuk Buğra han ve daha niceleri ile birlikte Doğu Türkistanlılar.

Çinliler, bizim ismi olan vatanımızın ismini değiştirirken, bizim olmayan bir ismin Yunancasını kendi vatanımızın coğrafyasına isim olarak koymakla ne yapmak istiyoruz?

İkincisi: Emekli Derleme Müdürü M. Türker Acaroğlu ile Gazeteci Halil Delice'nin yaptığı mülâkat da ibretlerle dolu: Balkanlar'da Türkçe yer Adları Kılavuzu adlı kitap yazan Acaroğlu, bu hususta şunları söylüyor: "Yer adları bir ülkenin tapu senedidir. Balkanlardaki Türkçe yer adları, kültürel, tarihî kimliğimiz, medeniyetimiz ve görüşümüzün ifadesidir." Acaroğlu şöyle devam ediyor: "Avrupa'da 500 yıl kaldıktan sonra, buraları terk etmek mecburiyetinde kaldık. Geride binlerce medeniyet eseri ve bizim dünya görüşümüzü, kültürümüzü, insanlık anlayışımızı anlatan, dağa, taşa, ırmağa, pınara, ormana, köyden şehre yerleşim alanlarına verdiğimiz isimler bıraktık. Ne yazık ki bunlar, bıraktığımız gibi kalmadı. Binlerce tarihi eserden ancak bir elin parmakları kadar ayakta kalabildi, isimler ise değiştirildi. O topraklardan göç edenlerin torunları, isimlerin değişmesi, bugünkü isimlerin bilinmemesi sebebiyle ata yurtlarını görmekte zorlanıyorlar."

Evet; başkaları; bizim isimlerimizi siliyor, fakat ne yazık ki biz, bizleri tarih boyunca, bu coğrafyadan Anadolu'dan atmak, bütün izlerimizi silmek isteyenlerin izlerini yeşertmek, mekanlarımızı maalesef onların isimleriyle donatmakla meşgulüz. 

/ M. Halistin KUKUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder