Italo Calvino, Görünmez Kentler adlı eserinde: ‘’Doğruyu bulmak için kaybolmak gerekir… Labirent, içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye yapılır. Ama labirent, o aynı kişiyi, yeni bir plan çizmesi ve labirentin gücünü yok etmesi için bir başkaldırıya da dönüştürür. Bunu başardığı takdirde insan labirenti yıkacaktır: onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur.’’ der.
Tam da bu noktada kentsel dönüşümü kavramsal ve sosyolojik olarak analiz ediyordum. Kentsel dönüşüm. Reform, Değişim, Devrim niteliğinde yenilikler… Küreselleşme ve neoliberalizmin son yıllarda çok kullandığı kavramlar. Sağlıkta Dönüşüm Programı, Eğitim Reformu… Asıl olan yeni piyasa alanları tanımlayabilmektir. Ve tabii ki rant alanları.
Küreselleşme, kentte alınıp, satılabilen bir meta olarak bakar. Önemli olana kentsel topraklardan çok kar etmektir. Amaç kar olunca, kentte yaşayan yoksulların sosyal ve kültürel yaşamaları öncelenmez.
Son günlerde Büyükşehir ve Canik Belediyesinin ‘’Kentsel dönüşüm’’ adı altında mağdur ettiği kent yoksulları konusunda haberleri yerel basından takip ediyorum. Mağdurlar ne diyor:
*Bu şartlarda ne anahtarı ne de tapuları almayacağız. Projeye destek verdiğimiz için çok pişmanız.
*Proje’ye destek verdiğimiz için utanç duyuyoruz.
*Çok pişman olduk.
*Bu topraklardan besleniyoruz.
*Bu toprakları yarım asırdır işliyoruz.
*Başkan yardımcısı bu hakkı nereden buluyor?
*TOKİ’den çıkarları var.
*Belediye’nin arsanın satışında bir parmağı var.
*Ben emekli maaşı ile geçiniyorum. Benden istenen 7 bin TL'yi nasıl ödeyeyim. TOKİ bizi kandırdı. Sözleşme imzalarken KDV ve şerefiye parası alınacağı yazmıyordu. Şimdi bizden para istiyorlar. Hakkımı mahkemede arayacağım.
*Çevre düzenlemesi hiç yok.
*Katkımızı geri çekip, yasal hakkımızı kullanmak istiyoruz.
*Banka bile bu paranın neden alındığına cevap veremiyor.
Oysa ne güzel başlamışta öykü. Canik Tesislerinde sözleşme için yapılan toplantıda:
‘’Projelerimizi büyük bir başarıyla yürütüyoruz. Türkiye'nin gerekli imar şartlarını taşımayan binalardan artık kurtulmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Canik'te halkımız için çağdaş bir yaşam alanı oluşturacağız. Bu projede sadece konutlar yaklaşık 350 milyon TL’ye mal olacak. Ticaret merkezleri, okullar, camiler, parklar, diğer tesisler ve cezaevinin yeniden inşa edilmesi de dikkate alındığında beldede yaklaşık 500 milyon TL’lik bir yatırım gerçekleşecek''
Kentsel dönüşüm, kentin piyasaya çıkarılmasıdır.
/Cem ŞAHAN
Kentsel Dönüşüm Öyküleri -2-
‘’Ülkemizde uzun yıllardır hâkim olan, neo-liberal, tüccar belediyecilik anlayışının “kentsel dönüşüm” uygulamaları, ülkemizin birçok kentinde yurttaşların barınma hakkını ve insanca yaşam özlemini tehdit ediyor. Yoksul emekçi kent halkının yıllardır barındığı, yaşamını sürdürdüğü yerleşim alanları, sermayenin çıkarları doğrultusunda bir yağmaya, talana maruz kalıyor. Devasa alışveriş merkezleri, lüks konutlar, yüksek güvenlikli siteler yapılması için yoksul emekçi insanlar evlerinden çıkarılıyor, mahallelerinden sürülüyor, çoluk çocuk sokağa atılıyor. Sırf birileri daha iyi yerlerde, lüks ve gösteriş içinde yaşasın ve birileri cebini, kasasını daha da doldursun diye; binlerce yoksul emekçi insanın yaşamları ve gelecekleri karartılıyor.’’ diye devam ediyordu Halkevlerinin Barınma Hakkı ve Kentsel dönüşüm ile ilgili görüşleri…
Olay sosyal belediyeciliğin tavsiyesi,
Neoliberal belediyeciğin inşasısıdır.
Yoksul emekçi kent halkının barınma hakkının, neoliberal anlayış ile dönüştürülmesidir söz konusu olan..
Biz Halkevlerinin görüşlerini takip edelim:
‘’Türkiye’de bir “gecekondu” sorunu yoktur! Türkiye’de, yoksul emekçi halkın her geçen gün daha da yoksul, işsiz ve güvencesiz kılınması; adaletsiz, eşitsiz, onursuz bir yaşama mahkûm edilmesi; halka karşı politikaların halka rağmen uygulanması sorunu vardır. Eğer bir ülke halkı, yoksul, işsiz ve güvencesiz kılınıp, açlığa, barınaksızlığa, sefalete, sokakta yaşamaya mahkûm ediliyorsa; hiç kimse, onların neden en azından kendi çabasıyla bir gecekondu yapıp, kendisi ve çocukları için yaşama tutunmaya çalıştığını sorgulayamaz.’’
Yarattığınız bunca mutsuz insan,
Size inanmış bunca aile,
Temel adalet duygusunu kaybetmiş yüzlerce birey,
Yoksulluk ile boğuşan ev kadınları,
Bebeler,
21. yüzyılın kentini yaratıyoruz!
Söz verdik, Başardık.
Kuzeyin yıldızı,
Söylemleriniz.,
Politik arkın protokol eylemsellikleri,
Kestiğiniz kurdeleler,
Kentin vicdanı ile kesişmemektedir.
…
Samsun manzaralarına gelince:
Vatandaşlar, Samsun'da, 'Kentsel Dönüşüm Projesi' kapsamında yapılan konutlar için 'şerefiye' ve 'KDV' istenmesine tepki gösterdiler.
Yoksul ev sahipleri adayları, Canik Belediyesi'ni bastı.
Eylemcilere Çevik Kuvvet ekipleri müdahale etti.
Başkan açıkladı:
"Bugünkü eylem, 3 provatörün yaptığı eylemdir.
Vatandaşlar kandırıldı.
…
“Ne kent satılıktır, ne de halk müşteri”
Yapılan kentsel yağma ve ranttır.
Ve pazarlamanın dayanılmaz hafifliği…
/Cem ŞAHAN
Kentsel Dönüşüm Öyküleri -3-
Belediye erkinin evlerinden, yaşamlarından koparılıp TOKİ evlerine, borçlu olarak aktarılması olayına demokratik tepki vermeye çalışan, insanlara yönelik tavrının, hangi kamu yönetimsel mevzuatta tanımlandığı bilmiyorum.
Ancak o bölgede, insanların hızla depresyon gibi ruhsal durumlara sürüklenebileceği kaygısını yaşıyorum.
Kentsel Dönüşüm projelerinin bizde insan ayağı hiç dikkate alınmaz.
Şiddet birincilikleri elde etmiş, sokaklarında döner bıçağı ile insanların kesildiği, cinayet öyküleri üreten, istismar ve ihmalin her türlüsünün yaşandığı, okul kantinlerinde esrar satılan bir kentte, insan duyarlılığına ve psikolojisine bilimsel bir yaklaşım sergilenmesi ve/veya bunun düşünülmesi bile mantık çerçevesinde değildir.
İnsan bazlı kentsel tasarımcılar, sosyal psikologlar, sosyologlar ile çalışır insan temelli ülkelerde…
Her türlü kaygının, toplumsal desteklenmesi ve yâdımı söz konusudur böyle durumlarda.
Oysa bu süreçlerin sosyolojik tanımlamaları ve tecrübeleri vardır bu ülkede.
Dikmen Vadisi
Mamak kentsel dönüşüm alanı.
Bu bağlamda Ankara Tabip Odasının yaptığı YIKIM TEHDİDİNİN DİKMEN VADİSİ HALKI ÜZERİNDEKİ RUHSAL ETKİLERİ: KONTROLLÜ BİR ALAN ÇALIŞMASI RAPORUnu aktarmak istiyorum.
‘’Türkiye’de 1950’li yıllar ve 1980’li yıllar iki büyük iç göç sürecinin başladığı yıllardır. Kentsel nüfus artışı, büyük kentlerde işsizlik, yoksulluk ve gecekondulaşma sorunlarına yol açmıştır. İlk olarak 1940’lı yıllarda yasalarla gecekondulaşma sorununa yönelik bazı yerel ya da merkezi düzenlemelere gerek duyulmuş, bu dönemi 1960’lı ve 1970’li yıllarda genelde planlı ve dengeli kentleşme eğilimi izlemiştir. Bu eğilim mevcut gecekonduların iyileştirilmesi için gecekondu çevrelerine dair haritaların çıkarılması, arsaların mülkiyet durumu, belediyelerin gecekondu bölgelerine kamu hizmeti götürmeleri, gecekondu sahiplerinin giderlere katılımı sağlanarak, hiç oturulmayacak olan gecekondularda barınanlara yeni konutlar yapılması, iyileştirilebilecek durumda olanlara kredi ve ayni yardım yapılması gibi bir dizi olumlu adımı içermiştir. 1980’li yıllara ise genel olarak “af” politikaları damgasını vurmuş ve bu yıllarda gecekondu sahiplerine tapu tahsis belgeleri dağıtılmıştır. 1980’li yıllara kadar devam eden çözüm arayıcı tutum ya da 1980’lerden sonraki “affedici” politik tercih, yerini bundan sonra yıkma eğilimine bırakmıştır.
2005 yılında çıkan 5393 sayılı Belediye Kanununda Kentin “gecekondu sorunu”na çözüm olarak “kentsel dönüşüm projeleri” geçmektedir. Bu kanunun 73 numaralı maddesinde kentsel dönüşümün amacı “kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak” olarak ifade edilmektedir. Aynı maddede kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkılması ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır” denilmektedir. Gelinen süreçte 775 sayılı Gecekondu Yasasının kapsamında bulunan bütün gecekondu alanlarında yetkili bir başka kurum Toplu Konut İdaresi olmuştur. Dolayısıyla belediyelerin tek başlarına 775 sayılı Gecekondu Yasası kapsamında bulunan alanlarda kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştiremeyeceği ortadadır.’’
Bu rapora devam edeceğiz. Çünkü bugün yaptığınız yanlış bir tercihle, Canik’teki insanların ruh sağlığını bozuyorsanız, o zaman kamu yönetimsel hata yapıyorsunuz demektir.
/Cem ŞAHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder