Sevgili Samsun'lular,
İçinizden bir kardeşiniz olarak haftada bir gün bu köşede sizlerle birlikte olacağım için son derece mutluyum. Bu vesile ile siz saygıdeğer Samsun'lu hemşehrilerimi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bana bu fırsatı veren Haberexen'e de teşekkür ediyorum.
Bu köşede sizlerle ülkenin genel gidişatı ve bu çerçevede Samsun'un durumunu tartışacağız. Kimi zaman dertleşeceğiz, kimi zaman birlikte üzülecek, kimi zaman birlikte umutlanacak ve sevineceğiz.
Amacımız her konuda doğruyu aramak, doğru değerlendirmek ve sizleri de doğru bilgilendirmek olacaktır. Son zamanlarda ülkenin içinde bulunduğu bilgi kirliliğini dikkate aldığımızda doğru bilgilendirilmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu herhalde siz değerli okuyucularım daha iyi takdir edecektir.
Son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu şartlara bakarsak haftada bir gün bir köşede yazı yazmak çok kolaydır diye düşünülebilir. Doğrudur, çünkü yazı yazılabilecek o kadar çok konu varki. Ancak işin bu kadar kolay olmadığını yazıma başlarken fark etmiş bulunmaktayım. Çünkü ülke gündemi o kadar hızlı bir şekilde değişiyor (değiştiriliyor!) ki güncel olayları nasıl takip edebileceğimi ve hangisine öncelik vereceğime karar vermekte oldukça zorlanacağım aşikârdır.
Türkiye'de gündem bu kadar hızlı bir şekilde değişiyor mu, yoksa değiştiriliyor mu ayrı bir sorudur ve ileride bu konuya ayrıca değinme şansımız olacaktır. Ama ortada bir gerçek varsa gündem oldukça yoğun ve önemlidir. Bu anlamda hangisini yazmalı diye düşünürken aklımdan geçen ve son 3-5 yıldır ülke gündemini meşgul etmiş konuların bazılarını şöyle sıralarsam işimizin ne derecede zor olduğunu anlayacağız;
- İsrail'in gazze işgaline tepki koyarken, Irak ta telafer ve Çin de uygur özerk bölgesindeki müslüman türk'e yapılan katliamlara sessiz kalışımızı mı?
- Çok büyük bir hızla güya yeniden başlatılan fakat son zamanlarda adından bile bahsedilmeyen AB müzakerelerinden mi?
- Parlementomuzdaki konuşmasında ABD Başkanının talimat verircesine hitabetini acziyetle ayakta alkışlayışımızı mı?
- Çözümsüzlük çözüm değildir diye Kıbrıs'ta sonuçsuz tavizlerden mi?
- Kuzey Irak'ta olan bitene sadece seyirci kalışımızı mı?
- Azerbaycan'a tercih edip protokol imzaladığımız Ermenistan sevdamızı mı?
- Bu yüzden “iki devlet tek millet” siyasetimizi kendi ellerimizle ortadan kaldırdığımızı mı?
- Ülke insanımızın etkin kimlik ve inanç ekseninde bilinçli ayrışma ve kutuplaşmasına sessiz kalışımızı mı?
- Devletine başkaldırıya, bölücülüğe açılımla prim verişimizi mi?
- Sözde teslim olan teröriste karşılama töreni düzenleyişimizi mi?
- Ülkenin önemli varlıklarının, tarım topraklarıda dahil olmak üzere yabancılara haraç mezat satıldığını mı?
- Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yolsuzluk batağında oluşumuzu mu?
- Ekonominin çöküşü ve işsizliğin ürkütücü boyutlara ulaştığını (teğet geçtiğini) mı?
- Şu anda ülkeyi yönetenlerin bütün enerjilerini ve mesailerini bu konuya ayırması gerekirken “kürt açılımı” (sözde demokratik) icat ettiğimizi mi?
- Demokrasi adına hukuk katliamını mı?
- Samsun'un da bu ekonomik olumsuzluklardan etkilenişini mi?
- Samsun'u idare edenlerin Samsunluyla kavgasını mı?
- Dolmuş ve minibüsçülerin dramını mı?
- Sanayi alanında bir bilenimizin ifade ettiği gibi Kayseri!yi geçtiğimizi mi?
- Mobil santral yetmemiş gibi yeni kurulması planlanan termik santralleri mi?
- Yılan hikayesine dönen tersane inşaatını mı?
- İki yılı aşkındır tabelasıyla reklam yapıp, bakanlara temelini attırdığımız sözde tesisin, (eski terminal alanı) şimdi de hayırlı olsun tabelasını kaldırıp yeniden kamulaştırma gayretimizi mi?
- Verimliliği, ihale bedeli, maliyeti muamma olup hala tartışılan ve şehri bıçak gibi ikiye bölecek olan, gelişmiş ülkelerde terk edilen bizde başlatılan hafif raylı sistemi mi?
- Çarşamba Ovasında tarım alanlarının sanayi kandırmacası ile rant alanına dönüştürülme çabalarını mı ele almak gerektiği ve hangisine öncelik vermek ve bunu da güncel bir şekilde sizlerle paylaşmak konusunda açık söylemek gerekirse oldukça zorluk çekeceğim.
Bütün bu konularda mümkün olduğu kadar objektif olmaya ve her zaman doğruyu aramaya çalışacağım. Bunu yaparken en büyük yardımcımın da sizler olacağına inanıyorum. Sizlerden gelecek her türlü katkı, yorum ve eleştiriyi büyük bir dikkatle irdeleyeceğime ve faydalanacağıma inanmanızı istiyorum. Bu anlamda mesajlarınızı bekliyorum.
/İbrahim ÖZYER
22 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder